‘Kültürel Miras ve Korumacılık’ ana temasıyla düzenlenen Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivalinde Belgesel Film Yapım Destek Yarışması’nın jüri başkanı olan Prof. Dr. Hasan Akbulut, insan ve toplumsal olayların var oldukça belgesel sinemanın yaşayacağını belirtti.
Prof. Dr. Akbulut, UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan Karabük’ün Safranbolu ilçesinde düzenlenen 22. Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivalinin Türkiye’nin tek belgesel film festivali olduğunu vurguladı.
Bu tür festivallerin sinema akademisyenlerinin olduğu kadar yönetmenler için de çok büyük bir yeri olduğunu aktaran Akbulut, “Sinemanın kenti, kentin sinemayı beslediği bir ortamdan bahsediyoruz. O yüzden bu festival halkın katılımıyla festivale katkı veren, sponsor olan belediyelerle, Kültür ve Turizm Bakanlığı temsilcileriyle gerçekten de hak ettiği yeri aldı ve umutlandırıyor beni daha sonrası için” dedi.
Akbulut, Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivalinin belgesel sinemanın yaşaması için önemli olduğunu kaydetti.
Belgesel sinemanın toplumsal sorunları ele alan bir sanat alanı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Akbulut, şunları söyledi: “Belgesel sinema insanlar ve toplumsal sorunlar var oldukça yaşayacak bir sanat.”
Son yıllarda Türkiye’de kimi ulusal film festivallerinde belgesel sinemanın çıkarıldığını dile getiren Akbulut, “Bu belgesel sinema açısından bir sorun. Çünkü belgesel filmlerin kurmaca filmler gibi gişe başarısı ya da dağıtıma çıkma şansları olmayabiliyor. Bunu başarabilen çok az sayıda film var. O yüzden hem ulusal-uluslararası film festivallerinin bir kez daha bünyesinde belgesel sinema kategorisini açmasında yarar var. Hem de spesifik olarak belgesel sinemaya odaklanmış film festivallerinin olması gerekiyor” diye konuştu.
Belgesel sinemanın halkla buluşması için elden ne gelirse yapılması gerektiğini belirten Akbulut, “Türkiye’de çok sayıda İletişim Fakültesi var. Bunlarda okuyan çok sayıda öğrenci mezun olurken birer film yapıyor. Hiç olmazsa bu filmlerini gösterebilecekleri bir platform olması lazım. O yüzden sadece yerel yönetimlerin değil ulusal tv kanallarının, dijital platformlarının bu konuya el atması gerekecek. Belgesel sinemanın daha fazla halkla buluşması için elimizden geleni yapmamız gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Sinema denildiğinde akla kurmaca filmlerin geldiğini hatırlatan Akbulut, “Belgesel sinema üvey evlat muamelesi görüyor. Belgesel sinema ayrı bir kategoridir. O yüzden de yapım tarzı olarak kurmacadan çok daha farklı özellikler içerdiği için özgün bir formdur. Bu özgünlüğünün korunması gerektiğini vurgulayalım” şeklinde konuştu.