Küresel Çelik Endüstrisi ve Beklentiler Paneli Düzenlendi

Karabük Üniversitesi Demir Çelik Enstitüsü tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Uluslararası Demir Çelik Sempozyumunun ikinci gününde “ Küresel Çelik Sektörü ve Beklentiler” konulu panel düzenlendi.

Küresel Çelik Endüstrisi ve Beklentiler Paneli Düzenlendi
Yayınlama: 05.04.2017
Düzenleme: 15.06.2020
0
A+
A-

Karabük Üniversitesi Demir Çelik Enstitüsü tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Uluslararası Demir Çelik Sempozyumunun ikinci gününde “ Küresel Çelik Sektörü ve Beklentiler” konulu panel düzenlendi. Enstitü toplantı salonundaki panele, İstanbul Teknik Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hüseyin Çimenoğlu, Çolakoğlu Metalurji Genel Müdürü Uğur Dalbeler konuşmacı olarak katıldı. Kardemir AŞ Genel Müdürü Ercüment Ünal’ın yönettiği panelde, dünya çelik endüstrisindeki gelişmeler ve Türk Çelik Sektörünün durumu ile sektördeki beklentiler ele alındı.

Karabük Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yaşar ve üniversitenin akademik personeli ile Kardemir AŞ yöneticileri ve öğrencilerin izlediği panel, Prof. Dr. Hüseyin Çimenoğlu’nun Yüksek Sıcaklıklarda Takım Çeliğinin Aşınma Özelliklerine ilişkin sunumu ile başladı.

Kardemir Genel Müdürü Ercüment Ünal panelde yaptığı konuşmada, sektöre ilişkin uzun vadeli tahminlerde bulunmanın mümkün olmadığını söyledi. Geçmişte çelik sektörüne ilişkin 3-5 yıllık tahminler yapılırken bugün için 3 aylık tahminlerde bile sapmaların yaşandığına dikkat çeken Ünal, son aylarda hammadde fiyatlarında yaşanan dalgalanmaları buna örnek olarak gösterdi.  Ünal, konuşmasında özetle şunları söyledi:

1995 yılında çelik sektöründe göreve başladığımda sektörün geleceğine ilişkin projeksiyonların yapıldığı bir birimde çalıştım. Mühendislikten direktörlüğe kadar bu görevlerde bulundum. Burada geçmişteki 3-5 yıllık verilere göre projeksiyonlar yapardık. Kullandığımız datalar ile tahmin ettiğimiz sonuçları, gerçekleşen ile kıyasladığımızda % 98,5’lara ulaşan tahminlerimiz ve fiyat projeksiyonlarımız olurdu. 2015 yılından itibaren piyasalar değişti. Eskiden sektör 3 yıl iyi gider 1 yıl dip yapardı. Sonra tekrar toparlanırdı. Bunu bizler çok iyi tahmin edebilirdik. Global çelik endüstrisinde şu an kapasite fazlalığı nedeniyle arz talep dengesinde 2015’den bu yana sıkıntı yaşıyor. Bu sıkıntının temel sebebi Çin’deki kapasite fazlalığıdır. Çin’deki tesislerin devlet destekleri ile zararına da olsa mal satması fiyatları aşağı çekti. Türkiye’nin ciddi pazarları arasında yer alan Ortadoğu bölgesindeki karışıklıklarda pazar kayıplarına neden oldu.

Geçmişte 3-5 yıllık, hatta 10 yıllık verilere göre yaptığımız tahminler de artık 3 aya inmiş durumda. Eskiden 3 yılda yaşadıklarımızı 3 ay içerisinde yaşar hale geldik. Örneğin bundan iki ay önce hurda fiyatları 300 $’dı. Sonrasında bir panikle 260 $ mertebesine düştü ve kısa bir süre sonra yeni bir hareketle tekrar 300 $’a çıktı. Şimdilerde tekrar indi. Oysa eskiden sağlıklı bir şekilde yükselir ve düşüş gösterirdi. Şimdi ise talep ve mamul fiyatları girdi fiyatlarını destelemiyor ve fiyatlar geri kırılıyor. Sektör kendi yönünü belirleyemiyor.

2015 ve 2016 yılında Çin’in Türkiye’ye, Avrupa’ya ve Amerika’ya ciddi tehditleri sebebiyle Çin’e büyük oranda vergiler kondu. Baktığınız zaman bu vergiler Çin için önemli olmadı çünkü, devlet desteği ile önemli oranda çelik satışlarını sürdürdüler.  Örneğin referans bir sayı olarak 400 $ olan bir malı Çin, üzerine navlunu da ödeyerek Türkiye’ye 350 $ a getirebildi. Oysa ki bu malın global girdi maliyeti zaten 350 $.  Devlet desteklerini ve koruma duvarlarını dikkate aldığınızda Amerika’da ciddi vergiler var. Türkiye’deki üreticiler maliyetlerini düşürüp Amerika’ya mal sattığında hemen bir damping soruşturması açılıyor.

Şu andaki çelik kapasitesinin % 50’sini üreten ve dünya ya ihracat yapan Çin, son 3-4 aydır politikasını değiştirerek  ihracatını kesti. Şimdiki sıkıntımız ise gelişmekte olan ülkelerdeki talebin zayıflaması oldu. Ortadoğu’da bir hareket yok. Avrupa’ya gidiyorsunuz otomotiv sektörü dışında inşaat sektörü yok.  Büyümeler % 2- 2,5 seviyelerin üstünde değil. Bakıldığında Çin ve ABD’nin ayrışmış olmasına rağmen talepte ciddi sıkıntılar var. Talepteki sıkıntılara rağmen fiyatlar aşağı doğru hareket etmiyor, fiyatlar sabit ama yönü belirsiz.

Türkiye’de 50 milyon tonun üzerinde çelik üretim kapasitesi var. Geçen yıl ise fiili üretim 33,5 Milyon ton seviyesinde oldu. Yani kapasitelerimizin önemli bir kısmı atıl kaldı. Burada nihai ürün tüketimini artırmak için politikalar geliştirmeliyiz. Bir taraftan atıl kapasitelerimizi kullanamıyoruz, diğer yandan ise ihraç ettiğimiz kadar çeliği ithal ediyoruz.

Çok hızlı gelişen ve küresel gelişmelere karşı çok duyarlı bir sektörün içerisindeyiz. Ülkemiz çelik sektörü ufak bir daralma ile ya hasta oluyor ya da grip. Oysa yaşanan gelişmelerden Çin ayrışıyor, ABD ayrışıyor. Ancak ülkemizde, yaşanan gelişmeler karşısında aksiyon almak için gecikiyoruz ve bu zaman kaybı da sektöre rekabetçiliğini kaybettiriyor”

Çolakoğlu Metalurji Genel Müdürü Uğur Dalbeler ise Kardemir ve Karabük’ün kuruluşunun 80. yıldönümünü kutlayarak başladığı konuşmasında Türk çelik sektörünün son 30 yılda büyük gelişme göstererek dünyanın 8. büyük üreticisi ve 7. büyük ihracatçısı olduğunu kaydetti.   Dalbeler’in yaptığı konuşmadaki satırbaşları şöyle;

“ 30 yıldır sektör içerisindeyim ve 30 yıldır bu sektörün nasıl değiştiğine ve geliştiğine şahit oldum. İlk başlarda sürekli zarar eden, tamamen politikaya batmış, verimsiz devlet kontrolü altında fabrikalar, diğer yanda ise emeklemekte olan, yeteri kadar sermaye biriktirememiş bir özel sektör vardı. Bugün geldiğimiz noktada ise sektör öyle bir aşama kaydetti ki bugün dünyada çelik dendiğinde nerede bir toplantı nerede bir konferans olsa adı geçen beş ülkeden biri Türkiye’dir. Dünyanın 8. büyük üreticisi konumuna ulaştı. Dünyanın en büyük 7. ihracatçısı oldu. Bu sektörümüz için gurur verici. Bu performansın arkasında çok sebep var ama bana göre en büyüğü sahip olduğu insan kültürüdür. Zira bu ülkede gerçekten özverili, çalışkan ciddi bir birikim mevcuttur. Tabi en büyüğü bu işe kendini vakfetmiş girişimciler var. En büyük örneklerinden biri Kardemir’dir. Bundan yıllar önce kapatılmasına karar verilmiş, tamamen umudu kesilmiş bir tesisi, yaşına bütün olanaksızlıklarına bakmadan devralan ve o süreçte büyütüp misli ile katlayarak bugünlere getiren bir girişimci gurubumuz var. Bu insanlar bu işi sadece para ile ve akılla yapmıyorlar. Bu işin arkasında ciddi bir gönül birliği gönül bağlılığı var. Diğer yandan o günün küçük haddehanelerini bugün dünya ölçeğinde çok ciddi bir çelik devine dönüştürmüş olan bir özel girişimci gurubu var. Tüm bunları yaparken neredeyse son 15 yıldır en ufak bir devlet teşvikinden, devlet yardımından yararlanmadan, tamamen kendi kaynakları ile sektörü bu duruma getirdiler.

Sektör bu gelişmeler içerisinde maalesef son üç senedir bazı sıkıntılar yaşıyor ve ciddi de bir küçülme yaşadı. Şimdilerde tekrar bir büyüme trendine girdi. 2004 ile 2008 arasında, bir çok sebepten ötürü ki bunun başında Çin’in yaratmış olduğu talep ve petrol fiyatlarındaki artıştan dolayı petrol ülkelerinin yaratmış olduğu talep dünyada yaşanan büyüme ile birlikte çelik talebinde ciddi bir patlama yaşadık. O günlerde 200 $ seviyelerinde olan çeliğin fiyatı bir anda 1.500 $’ları buldu. Fakat 2008 global krizinin ardından bu fiyatlar tekrar 300 $’lara geriledi. Böylesi şokları kaldırmak pek kolay değil. Bazı ülkeler bu dönemde sektörlerini destekleyebilmek için teşvikler verdiler, Bazıları ise kendi sektörlerini dışarıya karşı koruma altına alarak desteklediler. Son dönemde yaşamış olduğumuz coğrafyadaki politik çalkantılar nedeniyle çelik sektörü oldukça zor bir dönemden geçiyor. Örnek vermek gerekirse biz 2013 yılında 4 Milyon tonluk bir satışa ulaşmışken geçen sene bunun ancak % 60’ını gerçekleştirebildik.

Tekrar bir olumlu havaya girildiğini düşünüyoruz. Çin’deki politika değişikliği, kendi tüketimlerini artırmaya yönelik almış oldukları bir takım kararlar, dünya piyasalarındaki arzı şu an için göreceli olarak çekmeleri ile bir denge oluştuğunu söyleyebiliriz.

Çelik, sanayinin temel girdisidir.  Yaşamın her alanında çelik olmazsa olmaz. Biz sektör olarak aslında katma değeri yaratacak malzemeyi üretiyoruz. Siz çeliği üretirsiniz ondan sonra çeliği neye dönüştürdüğünüz önemlidir. Katma değer asıl o zaman yaratılır. Eğer üretilen çeliği bir otomobile, gemiye veya bir makineye çevirebiliyorsanız işte katma değer orada ortaya çıkar.

1995’e kadar Japonlar hurdayı ithal ederlerdi. 95’den sonra yarattıkları hurda kendilerine yettiği gibi ihraç ta ediyorlar. Çeliği üretmek önemlidir ama asıl önemli olan çeliği tüketmektir. Bizler bugün kişi başına 500 kg civarında çelik tüketimine sahibiz. Aslında dünya ortalamasının üzerinde bir rakam. Ama gelişmiş ülkelerde bakıldığında yeterli değildir. Çünkü bu 500 kg’ın yarısı sabit kıymet yatırımlarında yani inşaatta kullanılan çeliktir.  Bir Koreli ise 1.000 kg tüketiyor. Hedef ve tartışılması gereken çelik tüketiminin nasıl artırılması gerektiği ve o çeliğin nasıl katma değere dönüştürülebileceği olmalıdır.

Türk çelik sektörü ihtiyaç olan her türlü çeliği üretebilecek kapasiteye, birikime, teknolojiye ve donanıma sahiptir. Ürünlerimiz bir çok ülkede kabul görmekte ve talep edilmektedir. Büyük avantajlarımız var. Genç bir sanayimiz var. Büyük potansiyelimiz var. Ürettiğimizi fazlası ile kullanabilecek imkan var. Tam anlamı ile çelik ticaretinin merkezindeyiz. Üç tarafımız denizlerle çevrili. Hem doğuya hem batıya eşit mesafedeyiz.  Bu nedenle 1983’de başladığımız ihracatı halen başarı ile sürdürebiliyor. Bu sektöre gerçek anlamda gönül vermiş biri olarak bu sektörün geleceğinin çok parlak olduğuna inanıyorum.”

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.