Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili’nin BRTV ekranlarında katıldığı televizyon programında güncel konularla ilgili yaptığı açıklamalar
Covid-19 Süreci
“Türkiye genelinde günlük 2500 hasta çıkıyorsa ve Karabük’te de bu sayı 250’yse bu çok tehlikeli bir durumdur. Burada yapılması gereken vatandaşın kendisini korumasıdır. Yapılacak başka hiç bir şey yoktur. Bu hastalık bu şekilde yayılmaya devam ederse önümüzdeki günlerde ölüm vakalarının çok daha artacağını görüyorum. Karabük’te şuanda 2000’in üzerinde hasta var. Yalnız belediyede 50’ye yakın covid- 19 hastası söz konusu. Hemen hemen 60-70’e yakın kişi karantinada. Benim iş gücüm bile yüzde 30 düşmüş durumda. Diğer iş yerlerinde ve kendi iş yerimde de durum böyle. Ama bu hastalığın en az yayıldığı yer bizim iş yerimiz. Biz iş yerleri ile ilgili kuralların çoğunu uyguluyoruz. Biz iş yerimizde yemekhaneleri kapattık ve işçiye paket servis vermeye başladık. İşçi olduğu yerde yemeğini yiyor. Hastalığın yayılmasını önlemek adına önemli bu durum çok önemli. Dışarıdan gelen virüsün yayılmasını ise önledik. Bu önlemleri Karabük’te çok daha ciddi yapabilirdik. Bizim bu hastalık için hazırladığımız raporda ki en önemli maddelerden bir tanesi; “Araştırma Hastanesi yalnızca pandemi hastanesi olmalı ve bir kısmı da hastaların birinci derecede yakınları için karantina merkezi olarak kullanılmalı.” Maddesi idi. Diğer özel hastaneyi de devlet istediği gibi kullanabilirdi. Pandemi döneminde hiç kimse de bir şey diyemezdi. Şuanda iki hastanede de aynı hastaya bakılıyor. Şunu sormak istiyorum; Normal bir hasta, hastaneye gidip virüs kapıp herhangi bir hayati tehlike atlattı mı veya hayatını kaybetti mi? Ben bunu merak ediyorum. Burada Vali Beyi yönlendirecek İl Sağlık Müdürüdür. Bu anlamda İl Sağlık Müdürü fikir beyan etmiş mi? Bu bugün de, pandemi sonrasında da sorulacak çok önemli bir soru. Bazı öngörüleri iyi tespit edip hızlı bir şekilde uygulamaya sokmak gerek. Bugün 250 hastayı tedavi edip çıkartmışsan bu bir başarı değildir. Hastalığı yok etmişsen bu bir başarıdır. Başarı örnek olmaktan geçer.
İl Sağlık Müdürü hastalıkla ilgili programını yazacak. Program uygunsa İl Hıfzıssıhha kararıyla uygulanacak. Şuanda ne marketlerde, ne bankalarda hastalığın yayılmaması adına hiçbir uygulama kalmadı. Hastalık giderek artıyor, yoğun bakımın kapasitesi belli. İl Sağlık Müdürü bu hastalıkla ilgili, hastalık kaynaklarıyla ilgili, tedavilerle ilgili ne biliyorsa bizim kadar oturup çalışacak.
Hastalığın ilk günlerinde söylediklerimiz kabul ediliyordu veya edilmiyordu. Ama bunun neticesinde o dönem Karabük’te hastalık sıfırlandı. Kurban Bayramında şehir dışından insanların gelmesiyle birlikte hastalık tekrar başladı ve bugüne kadar geldi. Benim o tarihte ısrarla üstünde durduğum konu, şehir dışından gelen vatandaşların 14 gün karantina da kalmalarıydı. Kurban Bayramında sıkı önlemler alınsaydı şuanda en iyi durumda olan vilayetlerden olabilirdik. “
KARDEMİR Genel Kurul Süreci
“Daha önce de söylemiştim. KARDEMİR’in hâkim hissedarları KARDEMİR’e sahip çıkamazsa burada çok daha farklı bir yapılanma görürüz demiştim. Bu kendini hissettiren bir görüntüydü. 3 sene önce bu görüntünün yüzde 40’ı gerçekleşmişti. Bugün ise tamamı gerçekleşmiş oldu. Hâkim hissedarlara da haksızlık etmeyelim. 3 sene evvel devlet buraya bir müdahalede bulundu ve “Bağımsız Yönetim Kurulu üyelerini siz değil ben tayin ederim” dedi. Devletin yönetim kadrosu buraya geldiği zaman aileler arasında uzlaşmacı olacaktı. Uzlaşmacı tarafı geçti, önce bir kişi Yönetim Kurulu Başkanı oldu, iki aile arasındaki kavgada fırsattan faydalandı. Sonra Demir Çelik bunun boyunu aştı ve 1 yıl sonra bıraktı. Sonra ailelerden birisiyle beraber oldu. Bir yıl sonra o aile bir anda kötü oldu ve diğer aileyle beraber oldu. Burada çok büyük bir gariplik vardı ve devlet de buraya normal olarak müdahale etti. O gelen bağımsız üyeler hâkim hissedarların ikisinin ortak almadığı karara biz imza atmıyoruz demeliydiler. Her hangi bir siyasi menfaat olabilir, ekonomik bir menfaat olabilir ve bu sebepten uzlaşmacı olmamış olabilirler. Bunların Karabük’te vebali vardır. Yapmış oldukları kıyımların da vebali vardır. Yine Karabük’ün garibanları dururken Karabük’ün dışından taşıdıkları adamlar vardır. Bu ayıptır, günahtır. Yine bir performans raporu yaptırmaları, sahte raporlarla insanları karalamaları, siyasi karar almaları, insanları lekelemeleri, işlerine gelmeyen insanları tasfiye etmeleri onların ahlaksızca tutumudur. Kendi getirdikleri adamın da nasıl ahlaksız bir adam olduğunu Karabük Basını ortaya koyuverdi. Şimdi diyebilir ki “ Ben buradayken neden söylemedi…!”
Sen buradayken neden söyleyeyim kardeşim. Sen buradayken kralsın. İki kelime konuşsak oradan 3 tane adam atarsın. Garibanlar ekmeğinden olur. Benim kendi menfaatimi sorarsan benim hiçbir menfaatim olmadı. Uluslararası firmalarla ihalelere girdim. Hak etmiş olduğum ihaleler varsa aldım, hak edemediğim ihale varsa da alamadım. Ama sen utanmadan sahte raporlarla dünya çapında iş bilgisi olan bir firmayı dahi bu raporlara yazdırttın. Kendisi “Bizim hiçbir haberimiz yok” da diyebilir. Ben haberi olanlara söylüyorum. Ben bir kişiye söylemiyorum.
Burada devlet birinci dönemde bu işi gördü. 4 tane yönetim kurulu üyesi verdi ama bu 4 üye uzlaşmacı olamadı. Çünkü onların bir Karabük sevdası yoktu. Yeni gelen üyelere baktığımız zaman, kariyerlerine baktığımız zaman aralarında tartışılabilecek birisinin olmadığını görüyoruz. Her biri KARDEMİR’i yönetebilecek kapasitede. Bugüne kadar KARDEMİR onların kariyerinde bir tane yönetici dahi getiremedi. Tabi şuanda biz gelen yöneticilerin bir icraatını görmedik. Neler yapabilirler en fazla 3 ay içerisinde belli olur. Şunu söyleyeyim; üstlendikleri görevler o kadar kolay görevler değil. Geçmiş dönemin zararları yılsonuna kadar yansıyacak, yansıyan zarar da bu yönetim kuruluna mal edilmiş olacak. Benim kendilerinden en büyük arzum Karabük’ün çocuklarına, Karabük’ün esnafına sahip çıkmalarıdır. Tabi liyakat üzerine çalıştıktan sonra benim söyleyecek hiçbir şeyim olmaz. Geçtiğimiz dönemki yönetim gibi tarikat elemanlarını buralara taşımamalarını temenni ediyoruz.
Ailelerin problemi olmasaydı devlet buraya müdahale etmezdi. Ailelerin arasında büyük bir problem de yok. Bu durumu kendileri arzu etti, devlet tarafından da bu istekleri yerine getirildi. Hiç kimse bahane bulmasın. Karabük’ün içinden isimlerin yönetimde olmalarını istemeleri gibi bir hakları da yok. “Burası ticari bir kuruluştur, burayı aileler yönetiyordu, devlet neden buraya müdahale etti” diye tartışabileceğimiz bir durum yok. Ben eski bağımız yöneticilerin bu yönetimin içerisinde olmasını istedim. O dönem oynadıkları gibi, ailelerle oynadıkları gibi oynayabiliyorlar mıydı ben onu görmek isterdim.”
Belediye Meclisindeki Tartışmalar
“Biz sözde Cumhur İttifakıyız. Her şeyi kendileri yönetecekler. Yönet de, bilgin varsa yönet. Yine öbür taraftaki arkadaşlar daha önce belediyelerde görev almış ve idareyi sadece ellerindeki kitaptan ibaret sanıyorlar. Kendileri adap da bilmiyorlar, “Sen kabadayı mısın” diye yazı yazıyorlar. Bugüne kadar benim kabadayılığımı gören oldu mu? Ben kabadayıysam işimin kabadayısıyım. Ben bu işi bitireceğim dediğim zaman bırakmam. Ağzımdan çıkanın kabadayısıyım. “Meclise gitmem” dedim gitmedim. Bugüne kadar benim bir kişiye tokat attığımı duydunuz mu? Ben şuana kadar bu kadar bilgisiz, deneyimsiz bir meclis görmedim. Her şeyi kitap sanıyorlar, diğer tarafta avukatlar hiçbir şey bilmiyor. Bilip bilmeden itiraz ediyorlar. İtiraz ettikleri şey de; Belediye Başkan Vekili meclisi yönetemezmiş. Elindeki kitap “Belediye Başkanı olmadığı zaman Meclis Başkan Vekili, o da olmadığı zaman ikinci başkan vekili yönetir diyor.” Orada Belediye Başkanı olmadığı zaman diyor. Ben olmadığımda tüm yetkileri Belediye Başkan vekiline verdiğim zaman Belediye Başkan Vekili Belediye Başkanı olmuyor mu? Adam bunu bilmiyor. Bunu dahi çözememişler. Ellerinde bir kitap madde okuyorlar. Videoları seyrettim güldüm. Ben bu yüzden gitmiyorum. Her şeye “Biz Rafet Vergili’ye nasıl muhalefet ederiz” diye bakıyorlar. Bunların Karabük’e bir faydaları olur mu? 100 tane daire alacaktım sorguladılar. Bugün almış olsaydım ne kadar kardaydım yap bakalım hesabını. 20 senede ödeyeceksin sen o parayı be kardeşim. TOKİ’den ev almak için herkes sıraya giriyor, adam öncelikle sana 20 tane daire veriyor. Sen bunu sorguladıktan sonra benim bunu izah etmeye çalışmamın ne anlamı var. “Alacağın 100 daireyi sen Kemiklidere’deki adamlara mı vereceksin?” diyorlar. İsterlerse onlara da veririm. Sonra onlara da gidip; “Burayı alacaklar, lüks konutlar yapacaklar, size de buradan daire verecekler” diyorsun, sonra da kentsel dönüşüm yap diyorsun. Şimdi encümene girsen ne olacak. Daha önce 3 encümen üyesi onlardandı ve hakları olmasına rağmen bir tanesini bize vermişlerdi ki, o da geçtiğimiz dönemde biz Ak Parti’ye 1 encümen üyeliği verdiğimiz içindi. Hiçbir zaman da bunu laf etmedim. Onlar şimdi bir encümen üyeliği vermişler onu konuşuyorlar. Fatih Çapraz Beyi üyelikten istifa ettirdik. Ak Parti’nin tekrar 3 encümen üyesi oldu. Fatih Bey de onları başına başkan oldu. Aynı meclis çoğunluğu onlar yerine bende olsaydı ben bir tane de Millet İttifakına o encümende yer verirdim.
Mezbaha, Battı -Çıktı, Minibüs Terminali, Kent Meydanı, Belediye Binası, Nikâh ve Konferans Salonu, Kütüphane, Şirinevler Ticaret Merkezi, Kanyon Köprü, Şehir Parkı ve 122 tane park, asfalt, su tesisatı değişmesi vs. Bu kadar işi yapmış birine sen mecliste ne öğreteceksin? Benim her yolladığım karar Karabük’ün lehine olan karardır. Karabük’ün aleyhine olan bir karar oraya gelemez. Şuanda Türkiye’de sigortaya, maliyeye, müteahhite, işçiye borcu olmayan en refah belediye Karabük Belediyesidir. Ayrıca şuanda Üniversite Mahallesindeki Kastamonu Kavşağının ve 5000 Evlerin ilerisindeki Bulak Kavşağının parasını biriktirmeye başlıyorum. Tabi kredi de kullanmam lazım. Her sene 15 milyon kredi kullanmam lazım çünkü İller Bankasına ödemem aylık 500 bin lira. Aylık muazzam da bir gelirimiz var. Sen yolunda bulun bu milletin duası sana yetiyor. Geldiğim günden bu tarafa o kasa bir kere eksiye dönmedi. Ben zengin belediyeyim deyince herkes çıldırıyordu. Ben 2021 – 2022’nin parasını biriktirmeye başladığımı söylüyorum. Önümüzdeki sene meclise ben kredi talebiyle gittiğim zaman imza atmayacaklar mı? Atmasındalar, onların zaten Karabük diye bir derdi yok ki.
Cumhur Bey ve Niyazi Bey geldi, onlara Millet Bahçesi ile ilgili en iyi yeri önerdim. Yine gelirler yine çözeriz. Zamanında biz Sporcu Fabrikası için yer vermedik mi? Bunların hepsi hükümeti ilgilendiren problemler değil miydi? Kastamonu kavşağındaki yolun deplasesini dahi yapamazlardı, biz üstümüze aldık. Yapmaya çalışıyoruz, yardımcı olmaya çalışıyoruz, ama arkadaşlarda bir şey var “Rafet Vergili bize bir şey mi yaptıracak” düşüncesi var. Yapın, Karabük’ün menfaati için yapacaksınız.
MHP Kongre Süreci
“Herkes MHP İl Kongresi çok sert geçecek havasında konuşuyor. Birileri ortalık karışsın, herkes birbirinin kafasını yarsın mı istiyor? Burada 4 tane belediye kazanmış bir İl Başkanı, yine seçim kazanmış Merkez İlçe Başkanı varken bu işin neresinden memnun değilsiniz bunu da bilmiyorum. Mutlaka birilerinin memnuniyetsizliği var ki, bu tip söylemler ortaya çıkıyor. Böyle bir başarı nasıl göz önünde bulundurulmaz da başka şeyler göz önünde bulundurulur. Yine duayen gazeteci dediğimiz birisinin köşe yazısında sürekli olarak böyle yazılar çıkıyor. Ben geçenlerde “MHP sığınılacak bir liman değildir” dedim, örtülü cevap gecikmedi. O arkadaşlarımız kendilerini MHP’li görmüyorlar da, başka bir şey mi görüyorlar. Onlar bu limana yeni mi geldi? Onlara söylenmiş bir söz değil ki bu. Ben; “MHP sığınılacak bir liman değildir” diyerek, “Birileri gelip de MHP ile kendini temizlemeye çalışmasın” dedim. Öncelikle FETÖ’cüler. Bu tipler kendilerini bu tip limanlara atmaya çalışıyorlar. Bunu dahi anlayamadıktan sonra ne siyaseti yapmaya çalışacaklarmış o arkadaşlar? Bunu dahi anlayamamışlar ve günlerden bu tarafa limanı konuşuyorlar. Sen bu limanın içerisinde değil misin? Sen bu limanın da, geminin de içerisindesin. Beraber de çalışmışlığımız var. Bazen yorulmuşsunuz, bazen de teşkilatlarda idareci olunca çok heveslenmişsiniz. Zamanı gelince herkese verilir düşüncesinin dışarısına çıkmışsınız ve sürekli olarak “Bu görevi bize verin” diyorsunuz. Böyle bir şey var mı? İçlerinden bir dönem partiye sıcak bakmayan, farklı arayışlara giren ama yine partisinden ayrılmayan arkadaşlarımız vardır. Bunlar için bile bu tabiri kullanmadım. Bu tabiri anlayamayan arkadaşlarımız MHP’de idareci olmak için siyaset yapmayı düşünüyorlar öylemi? MHP bu kadar boş bir parti, ne kadar boş adam varsa toplayacak, idareci yapılacak öyle mi yani? Ben bunu anlamadım ki, benim sözüm net söz. “MHP sığınılacak bir liman değildir” derken kimleri kastettiğim nettir. Biz bir dağız. Baktığın zaman zirve buradan Ankara. Yanına yaklaştığın zaman görmüş olduğun o büyük heybet biziz.
Bunları anlamayan, bu tabiri bilemeyen arkadaşlar neyin siyasetini yapıyorlar, kimi eleştiriyorlar? Çıksınlar kim onlara” Sen İl Başkanı olma” demiş açıklasınlar.
Neden adaylıklarını koymuyorlar da konuşuyorlar, MHP’nin içerisine nifak sokmaya çalışıyorlar. Çıkarsın “Ben adayım” dersin, biz de ‘Hayırlı uğurlu olsun, devam et yoluna ama gönlüm senden yana değil’ deriz. Bunda ne sorun var ki? Biz aynı camianın adamıyız. Sizin böyle bir niyetiniz yok ki. Sizin niyetiniz kongre süresi gelene kadar fitne fesat çıkartmak. Başka ne işiniz var. Eğer MHP’liyseniz ya aday olun, ya da susun kardeşim. Ben bugüne kadar gelen ne kadar parti teşkilatını yöneticisi varsa aramda problem bile olsa bütün arkadaşlardan memnunum. Hiç birisi bana kendi başkanlığı döneminde sıkıntı çıkartmadı. Bir problemden dolayı sıkıntı çıkartmıştır onu da Genel Merkez telafi etmiştir. O problemi de ben çıkartmadım, kendileri çıkarttı. Ama o süre zarfı içerisinde bana karşı en ufak bir saygısızlıkları olmadı. Benim de onlara karşı olmadı. Bu dengeyi bu şekilde koruyacağız. Başka türlü bu denge korunur mu? Çıkıyorsun “Ben adayım” diyorsun. Sen neyine güvenip aday oluyorsun? Çıkarsın aslan gibi “Biz de bu parti teşkilatının taşlarındanız, ben adayım” dersin, olma demem, hayırlı olsun derim. Alabiliyorsan alırsın, alamazsan tekrardan kucaklaşırsın ve dışarıya çıkarsın bu kadar basit.
Ben bir liman lafı ettiysem ki ben doğru bir laf ettim. Ben hiç siyasi konuşmayacak mıyım, hep inşaattan mı, yoldan mı, köprüden mi konuşacağım? Bırakın bu işi. Benim gönlüm her zaman MHP’de siyaset yapmaktı. Ben bu partinin dışında hiçbir zaman siyaset yapmadım. Onlar gibi bu siyasi partinin içerisinde falan adamı da desteklemedim. İçlerinden bazı arkadaşlarımıza çok da ağır konuşurum. Ben bu partinin içerisinde, parti mensubunun dışında başka bir partiyi desteklemedim. Benim de Ülkücülüğümü, MHP’liliğimi kimse sorgulayamaz, sorgulamaya da gücü de yetmez. Şimdi kapı kapı gezip işin dedikodusunu yapıyorlar. Çıkın toplayın gazetecileri ve “Ben adayım deyin…” Diğer arkadaşlarda var, onlar da çıkıp “Ben adayım” desin. Herkes birbirine top atmasın, biraz cesaretli olsun. Bizim de adayımız Âdem beydir diyeceğim ve onu destekleyeceğim. Kaybedersek kaybederiz ne olur, kaybedersek dünyanın sonumu? Kaybetmeyi göze alamayan hiçbir yere aday olamaz. 2009 senesinde kaybetmeyi göze alamasaydım ben aday olamazdım. Herkes “Hüseyin Bey şöyle iş yaptı, senin hiç şansın yok” diyordu. Allah bana nasip etti. Ben bugün yine mücadelemi yaparım. Kendileri 100 delegeden oy alırız diye hesap yapıyorlarsa aday çıktıklarında 30’a düştüğünü kendileri görürler. Nifak sokmalarına gerek yok, bizim adayımız Âdem beydir. Kazanırız, kaybederiz ama hiç yalpalayacak bir durum yok. Limanı da iyi öğrensinler. Bu akşam da zannediyorum öğrendiler. Konuşmazlar bir daha”