Karabük Barosu Kadın Hakları Kurulu tarafından Hürriyet Caddesi üzerinde basın açıklaması yapıldı.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle Karabük Barosu Kadın Hakları Kurulu tarafından Hürriyet Caddesi üzerinde basın açıklaması yapıldı.
Basın açıklamasına Baro Başkanı Av.Rıdvan Erdoğan ve baro yöneticileri ile CHP İl Başkanı Av.Erdoğan Dinçel, MHP Merkez İlçe Başkanı Samet Sarıtaş, çok sayıda avukat ve vatandaşlar katıldı.
Baro Başkanı Av.Rıdvan Erdoğan son dönemde kadın cinayetleri ve kadına karşı şiddet olaylarının had safhaya ulaştığını ifade ederek “Özellikle ifade etmeliyiz ki; ülkemizde sorumluluk makamındaki kişilerin kadını aşağılayan söz ve davranışları kadına karşı şiddeti tetiklemekte, kadına şiddet uygulayanlar için psikolojik alt yapı oluşturmaktadır. Bu konuda televizyon ekranlarında yapılan tartışmalar ve sarf edilen sözler kadına karşı şiddeti körüklemektedir. Bizler şuna inanıyoruz ki, kadının özgür olmadığı bir ülkede erkeklerde özgür değildir. Kadının özgür olmadığı bir ülkede gerçek manada demokrasi de yoktur. Bu nedenle kadınlarımızın eşitliği ve özgürlüğü için verilen mücadele aslında toplumumuzun bütününün özgürleşmesi için verilen mücadeledir. Şunu da unutmamalıyız ki ülkemizde kadın düşmanı çevreler çok sinsice tuzaklar hazırlayarak kadınlarımızı kendi saflarına çekmeye çalışmaktadırlar. Bugün kadın düşmanı oluşumları ve hareketleri incelediğimizde maalesef bu oluşumların ve hareketlerin içinde çok sayıda kadınımızın da olduğunu görmekteyiz. Bu durum mücadelenin ne denli zor olduğunu da ortaya koymaktadır. Bizler Karabük Barosu olarak bu konuda gereken mücadeleyi sonuna kadar yürüteceğiz, ülkemizde gerçek bir demokrasinin ve hukuk devletinin kurulması için, kadınımızın özgürleşmesi için tüm gücümüzü ortaya koyacağız. Bu konuda Karabük Barosu bünyesinde faaliyet gösteren kadın hakları kurulumuz ilerleyen süreçte daha aktif halde çalışmalarını sürdürecek ve kadınlarımızı toplumumuzu aydınlatan faaliyetlerde bulunacaktır” dedi.
Kurul Başkanı Av.Sibel Şirin tarafından yapılan basın açıklamasında da son dönemde yaygınlaşan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olaylarına vurgu yapıldı.
Kadın ve erkeğin sosyal hayatta bir arada olamadığı gelişmemiş ilkel toplumların bu tür cinayetlere zemin hazırladığı görüşüne yer verilen açıklamada şunlar dile getirildi; ”Ülkemizin ve tüm dünya kadınlarının 8 Mart Kadınlar Günü kutlu olsun. 8 Mart Kadınların eşitlik uğruna, hak arama uğruna can verdikleri gündür. 150 yılı aşan Kadın Hakları Mücadelesinde gelinen nokta maalesef içler acısıdır. Kadın erkek ilişkilerindeki sorunlar ve eşitsizlikler hem ülkemizde hem de dünya genelinde varlığını korumaktadır.
Ülkemizde son dönemde kadınlar aleyhine hızla artan biçimde olumsuz gelişmeler yaşanmaktadır. Kadın cinayetleri ve kadınlara yönelik şiddet sıradanlaşırken, kadınımızı sosyal yaşamdan koparmaya yönelik adımlar da hızla atılmaktadır. Kadın cinayetleri ile kadınlara yönelen ruhsal ve fiziksel şiddet olaylarındaki olağanüstü artış karşısında ciddi hiçbir önlem alınmamaktadır. Tam aksine sorumluluk mevkiindeki pek çok kişi, kadın ile erkeğin eşit olamayacağını yüksek sesle TV ekranlarından dile getirerek kadınlar aleyhindeki gelişmelere çanak tutmaktadırlar.
En son Tarsus’ta yaşanan olayda genç kızımız Özgecan’ın vahşice katledilmesi, sürekli aşağılanan ve ikinci sınıf olarak gösterilmek istenilen kadınımızın içler acısı durumunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bilinmelidir ki; bu ve benzeri cinayetler kadını yalnızca “cinsel obje” olarak gören ilkel zihniyetin kışkırttığı katillerin işidir. Kadın ve erkeğin sosyal hayatta birlikte olamadığı gelişmemiş ilkel toplumlar bu tür cinayetler için zemin oluşturmaktadır.
Bu cinayetleri önlemenin çaresi eğitimdir, cehaletten kurtulmaktır, aydınlanmaktır. Toplumu cehaletten kurtaracak olanlar ise; elbette ki cehaletten beslenen siyasiler olmayacaktır. Ülkemizdeki kadın cinayetlerinin ve kadına karşı şiddetin altyapısının iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Son dönemde özellikle 4+4+4 olarak ifade edilen ve kız çocuklarının ortaokul ve lise döneminde okula gitmeksizin evden açık öğretim şeklinde okumalarını teşvik eden eğitim modelinin beklenen olumsuz sonuçları bariz biçimde ortaya çıkmış, kızların sosyal ve ekonomik hayattan kopuşuyla ilgili riskler hızla gerçekleşmeye başlamıştır”